30 Ocak 2012 Pazartesi

Yılın kazananları kaybedenleri



İnişli çıkışlı bir yıl oldu geçtiğimiz 2011 yılı. Altın, getirisi pozitif olan yani kazandıran az sayıdaki yatırım araçlarından birisiydi. Amerikan doları bazında yıllık getirisi yüzde dokuz oldu. Yerel para birimleri cinsinden getiride ise Dünya Altın Konseyi’nin incelediği önde gelen 12 ülke arasında Türkiye ilk sırada yer alıyor. Yılbaşında Türk Lirası birikimini altın’a yatıran yatırımcının 1000 TL’si yılsonunda 1,344 TL oldu, altın yatırımcısı %34,4 kazandı. Türkiye’den sonra altın’ın yerel para cinsinden en çok değer kazandığı ülkeler Güney Afrika %33,8 ve Hindistan %28,8 oldu.

Gerçek getiri yılbaşında kaç liradan aldık, yılsonunda kaç liradan sattık şeklinde hesaplanmıyor aslında. En basitinden bu bir yıl boyunca enflasyonun etkisini de hesaba katmak gerekiyor. 2011 için enflasyon kabaca yüzde on idi. Yani 2010 yılsonunda 100 liraya satın alabildiğimiz şeyleri 2011 yılsonunda 110 lira ödeyerek satın alabilir hale geldik. Bu da cebimizdeki paranın satın alma gücünün yüzde on eridiği anlamına geliyor. Demek ki gerçek getiriyi hesap etmek için kazanılan orandan enflasyonun etkisinin arındırılması, net kazancın hesaplanması gerekiyor ki buna reel getiri diyoruz.

Ülkemizde Türkiye İstatistik Kurumu çeşitli yatırım araçlarının reel getirilerini her ay düzenli olarak raporluyor. Tüketici Fiyatları Endeksi oranını baz alarak yapılan hesaplamalara göre Külçe altın, Dolar, Euro, İMKB ve TL mevduat faizini tercih edenlerden geçtiğimiz yıl en çok kayba uğrayan kesim İMKB’yı yani borsayı tercih edenler oldu. İMKB-100 endeksinde geçtiğimiz yıl geneli reel getiri yüzde -28 olarak gerçekleşti. İMKB’de reel getiri değil ciddi manada reel götürü oldu yani.

Borsadan sonra yılın kaybedenleri TL’lerini bankaya faize yatıranlar oldu. Yıl genelinde aldıkları faiz oranından enflasyonu arındırınca faiz geliri elde eden kesimin reel getirisi yüzde -2,79 oldu. Borsadaki gibi gerçekte getiri değil götürü oldu bu sınıfta da. Yılsonu itibarıyla mevduat bankalarındaki Türk Lirası vadeli hesaplarda şirketler hariç sadece gerçek kişilerin paralarının toplamı 244 milyar TL idi. Bu büyük kitle de yılın kaybedenleri oldu.

Döviz ile tanışmamız, dövizin serbest bırakılması yaklaşık otuz sene oldu. Çok eski bir geçmişimiz olmamasına rağmen döviz bulundurmayı hep sevdik. Şu an bankalardaki mevduatın içinde yabancı paraların oranı yüzde otuzların altına düşmüş olsa da bunun geçmişi çok yeni. 2003 yılından önceki yıllarda bankalardaki mevduatın yarısından fazlası döviz idi. Geçtiğimiz yıl dövizden doları tercih edip buna yatırım yapanlar enflasyondan arındırılmış net yüzde 11,23 getiri elde ederken Euro’yu tercih edenler ise net yüzde 10,78 kazanç elde ettiler.

Ve yılın şampiyonu, külçe altın’daki enflasyondan arındırılmış net getiri ise yüzde 31,06 oldu. Artıp azalarak yıl içinde dalgalansa da altın tam 11 yıldır peş peşe yılı başladığı noktadan hep yukarılarda bitirerek yatırımcısının yüzünü yine güldürmüş oldu.

Bankalardaki altın miktarı geçtiğimiz yıl Merkez Bankası’nın altın rezervi miktarını geçerek 140 ton’a yaklaştı. Altın’a ilgi katlanarak devam ediyor, bakalım geçtiğimiz yılın getiri şampiyonu olan altın bu yıl da ipi göğüsleyebilecek mi..

19 Ocak 2012 Perşembe

Bir bakışta Türkiye Ekonomisi



Ülkemiz dünyanın en büyük ilk 20 ekonomisi arasında 16.sırada bulunuyor. Amerika, Çin ve Japonya listede ilk üçte yer alırken bizden sonra sıralamada İran, Avustralya, Tayvan ve Polonya yer alıyor. Yine ekonomik büyüklük açısından Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya'nın ardından Avrupa'nın en büyük altıncı ülkesiyiz.

Nüfus açısından oldukça avantajlı bir konumdayız. Avrupa nüfusunun dörtte biri 60 yaş üzeri iken bizde bu oran sadece %10. Avrupa'nın 14 yaş altı nüfusu %15 iken bizim nüfusumuzun ise %26'sı bu yaşın altında. Kaliteli bir eğitimle nitelikli genç işgücüne sahip olma avantajımız Avrupa'nın sahip olmadığı ender avantajlarımızdan birisi. Tabi bunu değerlendirebilirsek.

Kişi başına düşen milli gelir ne kadar yüksek olursa o ülke vatandaşlarının o kadar müreffeh bir yaşam sürdüğü kabul edilir. Hemen her ülkenin milli geliri Amerikan Doları bazında her sene hesaplanıp Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşlar tarafından yayınlanır. Buna göre ülkemizde 2010 yılı kişi başına düşen milli gelir 10 bin dolardır. Dünya Bankası sıralamasına göre 173 ülke arasında 52. Sırada yer alıyoruz. Lüksemburg 105 bin dolar ile listenin ilk sırasında yer alırken Kongo ve Burundi 200 dolardan az bir rakamla kişi başı milli gelir listesinin sonlarındalar. Dünyada 100 ülke bulunmuş olsa ve bunlar en zenginden en fakir olana doğru sıralansa biz bu 100 ülke arasında 30. sırada yer almış olurduk. Hükümetin planına göre 10 bin dolar olan bu rakam bu yıl 11 bin dolara çıkacak, 2014'te ise 12 bin 500 dolar olacak.

Ülkemizdeki istihdam yapısına bakıldığında 2002'den bu yana kendi hesabına çalışanlar, işverenler ve bir aile işinde ücretsiz çalışanlar azalırken başkası için ücretli olarak çalışanların oranı artıyor. 2002'den 2010'a, işverenler ve kendi işini yapanlar %29'dan %25'e düşerken ücretli çalışanlar ise %50'den %61'e çıkmış.

1983-1994 yılları arasında enflasyon ortalama %63, 1995-2001 yılları arasında ortalama %72, o yıldan bu zamana da ortalama %11 olmuş. Bu yıl ve önümüzdeki iki yıl enflasyonun yüzde 5-6'larda olması hedefleniyor. 2010 yılı enflasyonu ile sıralaması yapılan 102 ülke arasında en yüksek enflasyona sahip 39. ülkeyiz. 1998'de dünyada üçüncü iken 2008'de 85. idik, enflasyonun tırmanışa geçmesiyle tekrar 39.luğa çıkmış olduk.

İhracatımız yıllık 134 milyar dolar, ithalatımız 241 milyar dolar oldu Kasım sonu itibarıyla. İthalattaki rekoru tabi ki sahiplenen olmadı, ihracattaki rekora vurgu yapıldı ama basitleştirerek söylersek, 2002'de 100 olan ihracat bu yıl 372 olurken 2002'de 100 olan ithalat ise 463'e fırladı. Şimdi alınan tedbirlerle ithalat frenlenmeye çalışılırken ihracat da örtülü devalüasyonla vs teşvik edilmeye çalışılıyor.

Hazine Müsteşarlığı'nın yayınladığı en güncel (16 Ocak) verilerle ülkemizin ekonomik durumu hakkında özet bilgiler böyle. Sürünmüyoruz ölmüyoruz bitmiyoruz, fevkalade iyi durumda da değiliz. Ekonomide temkinli, vasat sıralarda ama sürekli yükselen, durumu iyiye giden bir seyir halinde ilerliyoruz.

11 Ocak 2012 Çarşamba

Saflar, meşhurlar, çakallar…



Her yeni yıl ile birlikte yatırım bankaları, onların ekonomistleri, akademisyenler ve köşe yazarları yeni yıl için yatırım enstrümanlarının muhtemel yılsonu fiyatlarını tahmin etmeye çalışırlar. Muhtemel gelişmeleri kestirerek genel ekonomik gidişat hakkında ileriye yönelik yorum yapmak pekala mümkün ve makul olsa da yatırım araçları hakkında şu zaman şu ürünün fiyatı şu olacak şeklinde kesin rakamlar telaffuz etmek pek akıllıca değil. Bu tür yorumları yapanları şöyle tasnif edebiliriz:

1. Saflar. Sayıları en az olan grup. Piyasanın gidişatından kendince analizler çıkararak şu zaman dolar şu fiyatta olacak vs tarzı masumane tahminler yaparlar.

2. Meşhur olmak isteyenler, şöhretini parlatmak isteyenler. Her yatırım enstrümanı hakkında ileriye yönelik fiyat açıklaması yaparlar. Tutmaz ise sorun yok, neden tutturamadın diye kimse yakasına yapışacak değil. Ama ya tutarsa, “ben 9 ay evvel demiştim doların tekrar 1,45 TL'ye ineceğini” diye ortada dolaşırlar.

3. Politize olmuş ekonomistler. Tanınması en kolay grup. Ya her şey pespembedir, dolar düşecek, petrol ucuzlayacak, ihracat patlayacak, büyüme coşacaktır.. ya da her geçen gün uçuruma doğru gidiyoruzdur, bir yüzde otuz daha devalüasyon kaçınılmazdır, işsizlik çığ gibi artmaktadır, ithalat patlamıştır, enflasyon coşmuştur…

4. Çakallar. En tehlikeli olan grup, büyük miktarlarda fonları yöneten yatırım danışmanları gibi. Piyasayı yönlendirip kendi fonlarının pozisyonunu ona göre belirlemeyi amaçlarlar. Gidişatı iyi okurlar ama gözümüzün içine baka baka yalan söylerler. Kendi yönettikleri fonlarının selameti tabi ki her şeyin üstündedir.

Bu tasniften sonra, şunu artık hepimizin kesinlikle iyi anlaması gerekiyor ki altının dövizin petrolün vs hangi tarihte fiyatlarının ne kadar olacağının önceden bilinmesi mümkün değildir. Geçen yazımızdaki gibi “2012 İran yılı olacak, İran-ABD restleşmelerinin doruğa çıktığı bir yıl olacak bu yıl, dolayısıyla petrol ve altın fiyatlarının yukarı seyirde olacağını söyleyebiliriz” türü genel beklentiler haricindeki açıklamalara itibar etmeden evvel defalarca düşünülmeli.

“Ons'u şimdi 1600 dolar olan altın Mart'ta 1800 dolar olacak” gibi tahmin kılıfı giydirilmiş söylemler genellikle piyasayı yanıltmayı yönetmeyi amaçlayan art niyetli açıklamalardır. Üzülerek de görüyoruz ki bu tür ifadeler kimin söylediğine bakılmaksızın medyada kendine yer bulmakta. Buna en güncel örnek “başarılı yatırım gurusu” olarak tanıtılan Jim Rogers'ın geçenlerdeki açıklaması. “Şimdilerde 1600 dolar civarında olan altının fiyatı 1200 dolara düşecek” açıklamasını yaptı guru yatırımcı. Aynı kişi, altın 1900 dolara giderken “altın iki bin doların çok üzerine çıkacak” açıklaması yapmıştı oysa. Bu lobi, altın fiyatları çok yükseldiğinde fiyatların kısa zamanda fırlayacağı beklentisini yayıp küçük yatırımcıların altın almasını sağladı, altına talebi körükleyip fonundaki altınları yüksek fiyattan sattı, şimdi “çok düşecek” diyerek yüksek fiyattan sattıkları altınları düşük fiyattan almayı amaçlıyorlar muhtemelen.

Büyük paraların döndüğü, türlü ahlaksızlıkların yüz kızarmadan işlendiği bir piyasadan bahsediyoruz. Yorumcuları filan bırakın, mahkeme kararıyla sabit, zamanında devalüasyon yapmadan önce şahsi parasını dolara çevirip vurgun yapan “Merkez Bankası Başkanı” bile gördük bu ülkede. Başka ülkede olsa istifa edip insan içine çıkamayacak, bu utançla ülkesinde yaşayamayacak duruma gelirdi; bizimki ise ulusal bir gazetede köşe yazarı oldu.

Az veya çok, yatırımlarınıza yön vermeden evvel itimat etmeniz gereken, kulak vereceğiniz yorumcuları iyi seçin.

4 Ocak 2012 Çarşamba

2012: İran yılı



2012'de İran ile yatıp İran ile kalkacağız, İran'daki gelişmeleri çok ama çok yakından takip edeceğiz. Çünkü komşumuz İran'ın içinde yer alması muhtemel gelişmeler tüm dünya piyasalarını alt üst etmeye aday. Bu yıl, dünyayı yanına çekmeye çalışan ABD ile İran'ın restleşmelerde rekor kıracağı, gündemi en çok meşgul edeceği bir yıl olacak gibi görünüyor. Bu restleşmelerin, karşılıklı meydan okumaların haber olması, medyaya düşmesi bile petrol ve altın fiyatlarını yukarı itmeye yetiyor.


Analistlerin bir kısmı Rusya ve Çin ile olan sıkı ilişkileri nedeniyle İran'a ABD operasyonunu uzak görüyorlar. Ancak zaman zaman İran'a askeri müdahalenin konuşulması, hatta en kötü senaryo olarak müdahale edilmeye başlanmasıyla birlikte, ki kanaatim çok uzun olmayan bir zamanda bunun gerçekleşeceği yönünde, altın ve petrol fiyatları çılgınca yukarılara gidecektir.


İran'a en küçük bir uyarı, İran'ın buna sıradan bir cevabı bile piyasalarda tedirginliğe neden oluyor. Nitekim altın bu yüzden geçen haftaki kapanışına göre kısa sürede %2'nin üzerinde değer kazanarak onsu 1600 doların üzerini gördü. Petrol fiyatları da gün içinde varili 4 dolar artarak tırmandı ve 111 doları gördü.


Petrol en çok ve en yaygın kullanılan enerji kaynaklarından biri. Petrol fiyatlarındaki artış tüm dünyada malların ve hizmetlerin fiyatlarını da arttırır.


Petrol fiyatları arttıkça, petrolle çalışan ekipmanlarca çıkarılan altının fiyatı da artar, mazotla çalışan pompalarla sulanan tarlalarda bahçelerde yetişen ürünlerin fiyatları da zamlanır, üretilen diğer ürünlerin ülke içinde yahut ülke dışındaki pazarlara nakliye masrafları da artar ve o ürünlerin fiyatları zamlanır. Kısaca, petrol fiyatlarındaki artış herkesi çok yakından ilgilendiren önemli sonuçlar doğurur.


Petrol İhraç Eden Ülkeler (OPEC ülkeleri) arasında Suudi Arabistan'dan sonra en çok petrol üreten ve Venezüella-Suudi Arabistan'dan sonra en çok petrol rezervi bulunan bir ülkenin, İran'ın yaşayacağı kargaşalar bu yıl petrol ve altın fiyatlarını olabildiğine dalgalandıracak gibi görünüyor. İran'a askeri bir operasyon gerçekleşmese dahi artan gerginlik, bununla ilgili çıkacak haberler bile petrol altın fiyatlarını dalgalandırmaya ve fiyatları yükseltmeye yetecektir.


Bu hengamede yıldızı parlayacak yatırım araçları kesinlikle altın ve siyah altın tabir edilen petrol. Altının uzun vadede kazandıran bir yatırım aracı olduğu zaten malum ancak bu yılki muhtemel dalgalanmalarda ‘al-sat'larla kısa vadede de para kazandırmaya aday. Altın fiyatlarının kısa süreli geri çekilmeleri kimseyi yanıltmasın. Her zaman için en güvenilir yatırım aracı yıllardır altın oldu, öyle olmaya da devam edecek.