30 Ağustos 2012 Perşembe

Bankalardan kuyumculara altın darbe



Ülkemizdeki bankaların en büyük patronu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Pazartesi günü bir taslak yönetmelik yayınladı. Buna göre bankalar da bundan böyle cumhuriyet altını ve diğer ziynet altınlarının alım satımını yapabilecekler.

Şubelerden altın toplayıp bunları kaydi olarak hesaplara geçen bankalara bile ateş püsküren Kuyumcular Odası henüz açıklama yapmadı. Muhtemelen olayın şokuyla bir süre kendilerine gelemediler ve şu an harıl harıl bir açıklama hazırlıyorlardır.

Aslında bu gelişme "geliyorum" diye bas bas bağırıyordu. Geçen haftaki yazımızı okumadıysanız mutlaka göz atın…Sahip oldukları POS'larla alışveriş yapılmış gibi işlem yapıp faizle insanlara para veren kuyumcular çok dikkat çektiler. Özellikle altın bankacılığına giren büyük bankalardan sonra adeta bankalara savaş açan kuyumcuların sert açıklamaları üzerinden çok geçmeden BDDK'nın bu düzenlemesi ilan edildi. Bu düzenleme muhakkak ki şubeleri vasıtasıyla sadece kaydi değil fiziki olarak da altın alım-satımı yapmak isteyen bankaların talebi üzerine olmuştur. Bunda en büyük sebep ekonomi yönetiminin muazzam bir yastık altı varlığın farkına varması ve bu kaynağı ekonomiye dahil etme çabasıdır. Bu çabalar da aslına bakılırsa işe yarıyor. Yılın ilk yarısı itibarıyla bankalardaki mevduatın yüzde iki buçuğunu kıymetli madenler oluşturuyor. Bu kısa sürede gelinen çok ciddi bir oran. Bankalardaki altın hesaplar toplamı 16 milyar TL'yi aştı ve çok hızlı bir şekilde artmaya da devam ediyor.

Beş bin ton olduğu tahmin edilen yastık altındaki kıymetli madenlerin bankalara akması tümüyle mümkün değil tabi ki. Ama en büyük etki artık yeni neslin altına yatırım yaparken gidip kuyumculardan fiziki altın almak yerine bankaların altın hesaplarından kaydi altına yatırım yapmaları şeklinde olacaktır. Bankalardaki bu 16 milyar TL'lik altının büyük bir kısmı şayet bankaların altın hesapları olmasaydı kuyumculardan satın alınıp yastık altında muhafaza edilecekti. Bir bankanın geçmişteki reklamlarında gösterildiği gibi evde yahut iş yerinde çok gizli yerler sanılan yerlerde birikimleri muhafaza etmek pek akılcı bir çözüm değil günümüz şartlarında.

Bundan sonra ne olur... "Şirketler Amerika'yı, Amerika dünyayı yönetir" sözünün bize uyarlanmışı "Şirketler karar alıcıları etkilerler, karar alıcılar ülkeyi yönetirler". Bankaların ve kıymetli maden şirketlerinin alttan alttan lobi savaşları bir süre devam eder ve sonunda her alanda olduğu gibi bu konuda da güçlü olan kazanır. Bankaların eli daha güçlü görünüyor ama altın sektöründeki şirketlerin ve şahısların karar alıcılara dolaylı dolaysız baskı yapıp bu taslak yönetmeliği yumuşatacaklarını tahmin ediyorum. Sonuçta kuyumcular bankaların sadece kaydi altın alım satım işlemleri yapmalarına canı gönülden razı olacaklardır.

Kuyumcular Bankalar Savaşı



Piyasada kontrol mekanizması iyi işlemeyince hemen enteresan sektörler uydurmakta üzerimize yok. Son zamanın ayyuka çıkan durumu ise kuyumcuların POS'larla bildiğimiz nakit kredi dağıtması. Bankaların kredili mevduat faizleri aylık yüzde beşlerde olunca bankalardan daha cazip faizle nakit veren kuyumculara rağbet de fazla. Yerli kartlarla yurt içinde 2002 yılında 21 milyar TL alışveriş yapılmış iken 2011'de bu rakamın 260 milyara fırlamasında tahminimce bu "alışverişli görünümlü nakit kredi temini" önemli bir yer tutuyor. Sistem basit, işyerinden 1000 TL'lik alışveriş yapmış gibi kartınız POS'tan geçiriliyor, geri ödeme taksit sayısına göre 700 TL vs kart sahibine nakit veriliyor… İşyeri bu işlem için fiş-fatura düzenleyip vergisini de buradan ödüyor, yasal satışlarını yapmış oluyor.

İşin komik tarafı ise İstanbul Kuyumcular Odası başkanının geçtiğimiz aylarda altın toplayan bankalara "Bankalar kendi işini yapsın, altın toplamasınlar. Yoksa POS'larını iade ederiz" çıkışı oldu. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu denir buna.. Bankalardan aldığı POS'larla bankaların işini yapan (bu işe bulaşmayan çoklarını tenzih ederim) kuyumcular POS'ları iade ettikten sonra bu "kârlı" işlerini nasıl devam ettirmeyi düşünüyorlar acaba. Yuvarlak hesap, yıllık enflasyonun yüzde 10 olduğu bir ülkede halka yüzde 50, yüzde 60 faizlerle borç para vermeyi kim nasıl izah edebilir? Kuyumculardan sonra kontör satanlar ve beyaz eşya dükkanları da bu işe sağlam girmiş durumda. Bunu yapan banka da olsa başka bir meslek grubu da olsa bu oranlara Allah rızası için izin verilmemeli… İsteyen alır istemeyen almaz denebilir ama bu krediyi kullananların önemli bir kısmı bıçak kemiğe dayanmış, denize düşüp yılana sarılan dar gelirli insanlar. Umarım BDDK'nın yeni başkanı Mukim Öztekin bu konuya el atar.

POS'lardan alışveriş kılıfı altında ne kadar nakit kredi dönüyor verisi tabi ki yok elimizde. Diğer taraftan bankalardaki altın miktarı ise belli. Geçen yılın ilk yarısında bankalardaki altın miktarı 4,9 milyar TL karşılığı iken bu yılın ilk yarı sonunda bankalardaki altın miktarı 16,5 milyar TL oldu. Geçen yarıyıl sonunda bankalardaki altın, bankalardaki toplam mevduatın binde yedi buçuğunu oluştururken bu yıl ise bu oranın yüzde iki buçuğa yaklaştığını görüyoruz. Altın'da ilk beş banka Haziran sonu itibarıyla sırasıyla şunlar: İş Bankası, Garanti Bankası, Kuveyt Türk, Halkbank ve Yapı Kredi. Altın konusunda agresif pazarlama yapan Bank Asya, Denizbank ve Akbank zamanla ilk 5'i zorlayacaktır.

12 yıllık Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun son 9 yıldır kesintisiz başkanlığını yapan Tevfik Bilgin başkanlıktan emekli oldu ve yeni bir isim artık kurumun başında. Önümüzdeki dönem tüketicileri çok yakından ilgilendiren ve tüketiciler lehine bankacılıkta değişikliklerin beklendiği bir dönem. Güzel düzenlemeler yolda…

Ramazan'a özel düşük faiz



Bazı bankaların öyle tuhaf uygulamaları var ki, insan bunları görünce gülsün mü kızsın mı şaşırıyor. Eskiden sadece dini bayramlarda karşımıza çıkan "bayram kredileri" benzeri kampanyalar bu sene bayramı bekleyemeden Ramazan ayı içerisinde başladı. Bu kampanyalar da her zamanki gibi aldatmacalarla dolu. Sadece kredi oranını seslendirip alttan karınca gibi kredinin gerçek maliyetini duyuran ilanlar bunlar. "Mübarek ramazan ayında size özel, faizleri düşürdük" gibi bir absürtlüğün yanı sıra bu kandırmaca gerçekten artık can sıkıcı olmaya başladı. 0,99'dan kredi kullandırdığını ilan eden bankanın bu kredisinin asıl maliyeti yıllık yüzde 20 civarında korkunç bir oran.

Faiz hassasiyeti olmayan, yahut faizden çekinse de darda kaldığı için bu bankalardan nakit kredi çekmek zorunda olduğuna inanan, sadece kredinin oranına odaklanarak karar veren, ilave dayatılan masraflara dikkat etmeyen geniş bir kullanıcı zümresi mevcut maalesef. Yani bu ilanlar aslında bir talep-arz sonucunda doğmuş, bu odaklanmayı kullanan reklamlar. BDDK'nın yeni başkanının en kısa zamanda bu konuya el atacağını umuyorum. En güzel çözüm bu tür ilanların, illa ki olacaklarsa, direkt aylık maliyet oranlarıyla ilan edilmesinin zorunlu olmasıdır. Ancak o zaman ak koyun kara koyun belli olur.

Sorunun temelinde çılgın bir tüketim toplumu haline dönüşmemiz yatıyor muhakkak. Olunca tedbirli bir şekilde harcayan, olmayınca sabreden bir toplum yapımız vardı ancak zaman değişti. Olunca çılgınlar gibi harcayan, olmayınca kredi çekip kredi kartına yüklenip yine çılgınlar gibi harcayan genç bir nesil var artık. 12 ay taksitle borçlanıp krediyle yahut kartla 1 hafta beş yıldızlı otellerde her şey dahil pahalı bir tatile çıkan bir çok insan var. Avrupa Birliği üyesi, sınırımızın hemen öte yakasındaki Yunanistan'da halka bedava patates soğan dağıtımlarında izdiham yaşanıyor. Hesapsız kitapsız harcamanın en canlı en yakın örneğini görüyoruz ama maalesef ders almadan yaşamımızı devam ettiriyoruz. Bu talebi görüp bunu körükleyen, bundan para kazanmaya çalışan bankalara mı kızmak lazım yoksa bu talebin kaynağına, esas kişilere mi kızmak lazım emin değilim.

Altın'ı vs boşverin, BES'e bakın…




Altın'a yatırım yapıp kazanmak isteyenlerin hatırlarında tutmaları gereken en önemli şey kıymetli madenlere yatırımın sabır gerektirdiğidir. Altın 10 yılı aşkın bir süredir yatırımcısına sürekli kazandırdı. Son 1 yıldır ise durum tam tersi. Şu anki gram altın fiyatları yaklaşık olarak geçen yılın aynı seviyesinde. Altın yatırımcılarının göze çarpan bir eksisi var. Piyasayı geriden takip ediyorlar. Rüzgar esmeden evvel yelkenleri rüzgara göre ayarlayıp yola çıkmayı pek beceremiyorlar. Olan olduktan sonra pozisyon alıp zarar ediyorlar, kar elde etseler dahi elde ettikleri bu kar çok tatminkar olmayabiliyor. Nitekim gram altın TL fiyatlarının zirve yaptığı 100TL'yi geçtiği Ağustos 2011'de zirve fiyatlardan pek çok altın alımı gerçekleştirildi. Temmuz 2011 sonunda bankalardaki altın miktarı 73 ton iken Ağustos sonunda bu rakam yüzde 56 gibi rekor bir oranda artarak 114 tonu aştı. 100-108 TL fiyatlardan geçtiğimiz Ağustos ayında 41 tondan fazla altın alımı yaptı yatırımcılar ve şimdi zarardalar, pek çoğu altınlarını satmak istediği halde satamıyorlar.

Küçük yatırımcı olarak ne yapılabilir. Altın döviz gibi iniş çıkışları olan enstrümanlara yatırım sürekli takip ve profesyonel destek gerektirir. Kazanç zamanı sorun yok ama yatırımınızdan kaybedebileceğiniz muhtemel tutar huzurunuzu kaçıracaksa o yatırımdan uzak durun. İlla ki altın döviz gibi enstrümanlara yatırım yapacaksanız da özellikle bankaların haftalık yatırım bültenlerine göz atın. Döviz için Dr. Saruhan Özel'in yorumları, altın için saglamaltin.com sitesindeki altın uzmanlarının yorumları karar aşamasında yardımcı olabilir. Tek patrona bağlı belli gazetelerdeki haberlerin ve yorumcuların yönlendirmelerine çok itibar etmeyin. Tecrübeyle sabittir, anlı şanlı bir ekonomi dergisinde bu tür yönlendirmeler yapan ve kendisinden eğitim aldığım biri yorumlarını patronun yatırımlarını göz önünde tutarak yaptığını itiraf etmişti zamanında.

Az ama sürekli birikim ve yatırım için benim tavsiyem kesinlikle Bireysel Emeklilik Sistemi. Yeni değişen kanuna göre bireysel emeklilik sistemine yatıracağınız belli bir meblağa kadar her tutarın anında yüzde 25'i kadar devlet prim yatıracak. Bireysel emeklilikte anında %25 gibi muazzam bir kazanç söz konusu. 93 TL'den aldığınız altının 116 TL'ye çıktığı yahut 1,80'den aldığınız doların 2,25'e çıktığı durumda elde edebileceğiniz kazancı peşinen elde etmiş oluyorsunuz. Tüketim çılgınlığını dizginleyip vatandaşları tasarrufa teşvik etmek için devletin yeni düzenlemesiyle bireysel emeklilik sistemi dünyanın hiçbir yerinde olmayan kazançlar sağlıyor. Masrafı makul ve enstrümanlarının faizli faizsiz olarak piyasada mevcut olduğu bu sistem küçük yatırımcı için hayli cazip. Hala başlamadı isek, imkanı olanlarımız az çok demeden akıllı bir tasarrufa bugünden başlamalıyız.

Firma sahipleri, bunları yapmayın...




Çevremizde sürekli ne kadar çok firma kapanıyor ve açılıyor değil mi… Bu bir yere kadar doğal, işletmeler de her fani gibi doğarlar, büyürler ve ölürler.

Kimisi karıncalar gibi 3-5 yıl ancak yaşayabilirken kimisi de bazı kaplumbağalar gibi bir asır devirerek hayatını devam ettirebilir. Firmaların (şirketlere ve gerçek kişi işletmelerine genel olarak "firma" diyelim) doğum ölüm istatistiklerine baktığımızda bu yılın ilk 5 ayında yaklaşık 50 bin firmanın kurulduğunu, diğer yandan bunların neredeyse yarısı kadar firmanın da kapandığını görüyoruz (TOBB)

Bunları yapmayın demek yerine tersten söyleyelim: vergiler, rakipler vs gibi harici nedenler bir tarafa işte firmanızı batırmanın en kestirme yolları…

Evvela, yaptığınız işi yapan bir çok firma ile çalışan ve bu süreçte nice firmanın başarı yahut başarısızlık öyküsüne şahit olmuş banka ve finans sektörü çalışanlarından uzak durun. Sizleri yönlendirmelerine, size fikir vermelerine fırsat vermeyin. Müşterinizden evrak almadan önce bankacınızı arayıp derinlemesine bir istihbarat yaptırmanıza gerek yoktur. Önemli olan satışın yapılması, karşılığında para olmasa da evrakın alınmış olmasıdır. Rakamları onlarla paylaşıp firmanızın gerçek gelir gider analizi yapmalarına imkan sağlamayın. Bir muhasebeciniz var nasıl olsa, yeter…

Bir banka ile çalışmak kararında mısınız? O zaman 2008 yılındaki krizde "batırılan" Kayseri'nin dev tekstil firmalarından birinin yaptığı gibi, rastgele bir banka ile çalışın, ufak hesaplar yaparak kredi oranındaki 1-2 puan indirime, havale masraflarındaki 3-5 kuruş iskontoya göre seçin bankanızı. Ama şunu da unutmayın ki bazı bankalar, havalar günlük güneşlik iken verdikleri kredileri daha yağmur başlamadan en ufak bir kriz emaresinde geri ödemenizi isteyebilir. Siz 2 yıl vadeli aldığınız kredinin taksitlerine göre işlerinizi planlamış olabilirsiniz ama bu bir takım bankaları hiç ilgilendirmez. Önemli olan onların durumudur. İsterlerse kredinin faizini yeniden düzenlerler, isterlerse "hemen kredinin hepsini ödeyeceksin" diyebilirler. Ne tür bir banka ile çalıştığınızın bu açıdan hiçbir önemi yoktur.

İnce ince gelir gider analizi, gerçek kar marjı tespiti vs gibi işlerle zaman harcamayın. Aldığınız fiyat belli, sattığınız fiyat belli. İşleri karmaşık hale getirmenin bir anlamı yok.

Muhasebeci seçiminizde en önemli kriter fiyat olsun. Muhasebeci muhasebecidir, hepsi aynı işi yapar farklı paralar isterler. En az para isteyene muhasebenizi teslim edin.

İşsizlik hala yüksek oranlarda, iş arayan bir dünya insan var. Bu yüzden çalışanların motive olması, onların mutlu olup müşterilere de kaliteli hizmet vermesi vs gibi söylemlerin aslı astarı yoktur. Onları makine gibi görüp en ucuz maliyetle en çok nasıl çalıştırabilirseniz çalıştırın.

Teknolojiyi ihmal edin. Firmanızın kesinlikle internet sitesi olmasın, facebook, twitter vb "şeylerden" uzak durun, internetten işinizle ilgili rakiplerinizle ürünlerinizle ilgili araştırmalara girmeyin. Ülkemizde ve dünyada sizin yaptığınız işi kim nerede nasıl yapıyor araştırmayın. En iyi yol bildiğiniz yoldur.

Yeni fikirlere kapalı olun. Finansal kuruluşların özellikle Ticaret ve Sanayi Odaları ile müşterek düzenledikleri katılımın ücretsiz olduğu ve teşvik edildiği "KOBİ toplantıları" vs gibi organizasyonlara iştirak etmeyin. Fuarları da zinhar takip etmeyin, fuarlara gidip işinizle ilgili, sektörden diğer insanlarla tanışıp ürünleri görmekle, rakipleri tanımakla vs vakit harcamayın.

Güçlü yanlarınız nelerdir, zayıf kaldığınız alanlar nereler, pazarda fırsat var mı, acaba nelerdir, piyasadaki tehditleri tanıyıp buna göre tedbirler almak.. gibi konularda böbürlenmeden, bozulmadan, akıllıca düşünüp zaman ayırıp çalışmalar yapmayı aklınızdan bile geçirmeyin. Her şey olacağına varır.

Devletin birçok alanda özellikle üretim yapan firmalara sağladığı muazzam avantajları araştırmayın, bunlardan faydalanmayın. Kimlere ne tür teşvikler verilebiliyor, hibelerin şartları nelerdir, yurt dışındaki fuarlara katılımlarda nerelerden ne destekler mümkün, KGF de neyin nesi gibi konular ehline malum, yapan yapıyor zaten. Tamamen ihmal edilesi konulardır.

Firmaları batıran (tersi durumda ihya eden) pek çok başlıktan bir çırpıda sayılabileceklerden sadece bir kaçı.. Umarız önümüzdeki yıllarda kurulan firma sayımız artarken kapanan firmalarımızın sayıları da azalır.