23 Ağustos 2014 Cumartesi

Bankalardaki altınlar eridi, peki neden?

Bankacılık sistemindeki altın hesaplar son 2-3 yılda yakın zamana kadar kıyas kabul etmeyecek derecede artmıştı. Artmıştı dememe bakmayın, halen yüksek miktarda altın mevcut bankalarda. Ancak son bir yıl ile mukayese edince altın hesapların azaldığını görüyoruz. Bir sene evvel, 2013 yarısında, bankalarda yaklaşık 21 milyar TL’lik altın mevcutken, bu yılın yarısında bu tutar 17 milyar TL’ye geriledi. Bu tarihlerdeki altın fiyatını da dikkate alırsak, miktar olarak neredeyse dörtte bir azalma görülüyor bankaların altın hesaplarında.

Bunun sebepleri elbette haklı olarak sorgulanıyor. En başta gelen sebep altın fiyatlarındaki yükseliştir. Geçtiğimiz Mart ayının ortalarında altın atak yaparak fiyatını neredeyse 100 TL’ye çıkardı. Bu fiyat, altına yatırım yapan kesim tarafından satış fırsatı olarak görüldü ve büyük bir kesim altınlarını sattı. Bu satışlar sonrasında bankalardaki altın miktarı epey azaldı. Yakın sayılabilecek bir zamanda 80 liranın altını gören yatırımcılar, şimdiki 90 liralardan altın satın almaya pek hevesli görünmüyorlar.

Tamam, Altın fiyatları yükselince altınlarını satan çok fazla sayıda yatırımcı oldu. Fakat bankalardaki Altın hesapların artışında bir yavaşlama da yok değildi bu durumdan evvel. Bunun en büyük sebebinin de, bankaların pek çoğunun hala hesaplardaki altını müşteriye fiziki altın olarak verememesi olduğunu düşünüyorum. Biz altını bankada, hesapta, kaydi olarak vs her durumda severiz ama fiziksel altından vazgeçemeyiz, görmek dokunmak isteriz. İnsanlar, çok haklı olarak, bankadaki altın hesabındaki altını fiziki olarak almak isteyebilirler. Ancak günümüzde bankaların çoğu müşterilerin bu haklı isteğini karşılayamamakta. Altın hesaplardaki altının sadece parasal karşılığını alabilmek, müşterileri tatmin eden bir uygulama değil. Altın yatırımcılarının bankalardaki altın hesaplara ilgisini körelten fiziki teslimat yapılamaması konusunun çözüme kavuşturulması gerekiyor.

Son bir güncel bilgi de müşterilerin en çok altın tuttuğu bankalar sıralaması olsun. Bu bankalar ve bunlardaki altın hesapların tutarları şöyle:
İş Bankası 2,8 milyar TL,
Kuveyt Türk 1,9 milyar TL,
Garanti 1,8 milyar TL,
Ziraat 1,7 milyar TL,
Halkbank 1,6 milyar TL.

Doğrucu Davut, Ali Babacan

Bir faiz kavgasıdır gidiyor… Başbakanın Merkez Bankası başkanına hitaben “yükseltirken 5 puan birden, indirirken yarım puan, sen dalga mı geçiyorsun” sözü olay oldu.
Ben Merkez Bankası başkanı Erdem Başçı nezdinde Merkez Bankası yönetimine bu sözlerin çok şık olmadığı kanaatindeyim. Olaya herkes kendi açısından bakıyor ama Allah’tan bir de “Doğrucu Davut”umuz var: Ali Babacan…

Ali Babacan dün Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nin olağan genel kurulunda konuştu ve Merkez Bankası yönetimine açıkça destek çıktı, “Kurumlar kendilerine yapılan baskılara aldırmadan doğru bildiklerini yapmaya devam etmeliler” mealli konuştu ve bir de anlamlı uyarıda bulundu: “Populizm tuzağına düşmeyelim..” Populizm ülkemizi zamanında iflasın eşiğine getirmişti… 30’lu yaşlarında emekli edilip kendilerine devletin maaaş bağladığı yüzbinlerce insan, tarım desteklemesi adı altında kendi seçim bölgelerindeki çiftçilere para saçan hükümetler ve daha neler..

Faiz kararı zor bir karar ve bu karara bağlı pek çok etken bulunuyor. En basitinden, bugünkü şartlarda faizlerdeki sert bir düşüş sermaye çıkışına neden olacak ve bu sermaye çıkışı zaten yüksek olan döviz kurlarını kontrol edilemez derecede yükseltecek. Hadi faizleri düşürelim, hadi faizleri yükseltelim denilerek alınan kararlar değil bunlar… Bu ülkede hiç kimse “benim zaten faizle işim olmaz, oranların ne seviyelerde olduğu beni hiç ilgilendirmez” diye de düşünemez vatandaş olarak. Bu oranların seviyesi hepimizi etkileyecek sonuçlar doğuruyor çünkü.

İşi eline bırakmak lazım, evet, ama sonrasını da getirmek lazım… Bu ehil insanların kararlarına saygı duyup onlara güvenmek de lazım. İyi ki Ali Babacan var…

Faizsiz Bireysel Emeklilik Sistemi

Yine bir bireysel emeklilik sistemi (BES) yazısı. Sistemde değişen bir şeyler mi var ki yeniden bir BES yazısı diyeceksiniz… Sistemde değişiklik yok ancak oyuna yeni bir oyuncu giriyor.. Onu birazdan tanıtacağım ama, önce BES hakkında kısa bir bilgi sunmak istiyorum.

Ülkemizde bireysel emeklilik sistemine giren kişi sayısı 5 milyona, bu katılımcıların sisteme aktardıkları fonlar ise 30 milyar TL’ye yaklaştı. Bunlar ilk bakışta önemli rakamlar gibi görünse de, 70 milyonun üzerinde nüfusa sahip, bankalarda 1 trilyon TL’ye yakın mevduatın bulunduğu bir ülke için çok ciddi rakamlar değil.

BES’e katılmayı önerir miyim, kesinlikle evet. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan, devlet garantili %25 getirisi olan bir sistemi elbette kesinlikle tavsiye ederim. Bu getirinin kaynağı, sisteme 100 lira koyana devletin 25 lira hediye vermesinden ibaret. Ayrıntılı bilgi içinhttp://www.egm.org.tr/?sid=69 adresini ziyaret edebilirsiniz.

Faizle işleyen ekonomik sisteme tamamlayıcı bir unsur olarak faizsiz bir modelin de sunulması bir gereklilik. Faizin haram olduğuna inanan ve bu nedenle kaynaklarını sistem dışında tutan milyonlarca kişi, ekonomik sistem dışında milyarlarca lira var. Bankacılık sisteminde bu durum katılım bankaları modeli ile aşılmaya çalışılıyor. Bireysel emeklilik sisteminde ise şimdiye kadar Bank Asya’nın Asya Emeklilik’i vardı sadece. Katılım bankalarının diğerleri ağır aksak, kimisi Garanti Emeklilik ile kimisi Vakıf Emeklilik ile isteklilere faizsiz BES planları sunuyorlardı. Sunulan bu planlar istenen sonuçları elbette vermedi.

Şimdi, topladığı fonları tamamen faizsiz enstrümanlarla değerlendirecek müstakil bir bireysel emeklilik şirketi devreye giriyor, “Katılım Emeklilik”. Albaraka ve Kuveyt Türk’ün yarı yarıya ortaklığıyla kurulan Katılım Emeklilik, faiz içermeyen enstrümanlarla (döviz, altın, katılma hesapları, bazı hisse senetleri..) bireysel emeklilik sistemine girmek isteyenlere hizmet verecek.

Doğru kanallardan hedef kitleye ulaşıp kendilerini anlatabilirlerse, vahim hatalar yapmadıkları müddetçe başarılı olmamaları için, kısa sürede ciddi bir katılımcı sayısına ve fon büyüklüğüne ulaşmamaları için hiçbir neden yok…

Bankalardaki Altınlar Eriyor…

Bankalardaki altın miktarı bu yıl hızla azaldı. Yılın ilk iki ayında bankalardaki altınlarda 60 tonun üzerinde bir azalma gördük. Henüz Mart sonu verilerini bilmiyoruz ama, bankalardaki altınların Mart’ta daha da hızlı bir şekilde azaldığını tahmin ediyorum. Mart sonu verisi açıklanan iki banka var, ikisinin de altınlarında keskin bir düşüş var. Halkbank’ın altın miktarı 9 ton azalarak 15,7 tona geriledi. Garanti Bankası’nın altın hesapları ise 10 ton azaldı, 18 tona düştü…

Neden böyle oldu? Konunun, altının güvenilir liman olma özelliğinin sorgulanmasıyla vs alakası yok. Konu tamamen fiyat dalgalanmalarıyla ilgili. Hem doların yükselmesi, hem de altının fiyatının yükselmesi beraber olunca, altında 95-100 TL arası fiyatları gördük. Daha evvel yüksek fiyatlardan alım yapmış tasarruf sahipleri 95-100 TL arası fiyatları bir satış fırsatı olarak gördüler, iyi de yaptılar. Mart ortasında 100 TL’yi görmesine çok az kalmıştı altının, elinde altını olanların esas satışlarını Mart’ta yaptığı söylenebilir.

Altın fiyatları konusunda bundan sonra ne olacağını kestirmek çok zor. Her zamankinden farklı durumlar var altın fiyatlarını etkileyen. Dolar geçmiş yıllarda bu kadar dalgalı değildi, hesaplamalarda yaklaşık sabit bir kur alıp gelecek değer tahmini yapmak daha kolaydı ama bundan sonra altının uluslararası fiyatının yanı sıra bir de dolar-TL gelecek değer tahmini gibi bir muamma var…

Altının inebileceği en dip seviye kaç TL’dir sorusu en sık sorulan sorulardan… Altında dip tahmini yapmam gerekirse, 1 dolar=2 TL ve 1 ons altın =1000 dolar temelinden hareketle 65 TL gibi bir rakam diyebilirim. (1000 dolar yaklaşık olarak 1 ons altının madenden çıkarılıp nihai ürün hale gelme maliyeti)

Ukrayna sorunu çözüldükten sonra, altın fiyatlarının aşağı yönde hareket edeceğini bekleyenlerin çoğunlukta olduğunu görüyorum. Alım için tekrar güzel fiyatlar görebiliriz…

Yok mu bankaları dizginleyecek bir yiğit?

Benzeri feryatlar arşa ulaştı ama değişen pek bir şey olmadı. Durumu kısaca özetlemekte fayda var…

Düşük faiz ortamında kar oluşturmakta zorlanan bankaların yeni stratejisi faiz dışında gelirler elde etmek. Kendilerine yatırılan paraya verdikleri faiz ile, müşterilerine kullandırdıkları kredilerden elde ettikleri faiz farkı, esasında bankaların ana gelir damarıdır. Ancak yıllarca yüzde 50’nin üzerinde faizli ortamlarda çalışıp aşırı karlar elde eden bankalar için yüzde 10-15 aralığında dalgalanan faiz ortamında çok yüksek karlar elde etmek epey zorlaştı.

Mevduata verilen faiz ile kredilerden alınan faizden olağanüstü paralar kazanamayan bankalar bunu telafi edebilmek için oldukça basit bir alana yoğunlaştılar. Faiz dışı kalemlerden elde ettikleri gelirler: para transferlerinden aldıkları ücretler, hesap işletim ücreti, hesap işletmeme ücreti, kredi kartı yıllık ücreti… liste uzayıp gidiyor.

10 sene önce bankaların ücret, komisyon ve bankacılık hizmet geliri kalemlerinden elde ettikleri gelir, toplam gelirlerinin yüzde 6-7’sine tekabül ediyordu. Şimdi ise bu oran yüzde 15’e yükselmiş durumda. Daha da artacaktır bu oran, çünkü bankalara “dur” diyen bir merci yok…

Bankalara neden dur diyen birilerinin olmadığı merak edilir hep. Bunun sebepleri çok basit, çünkü bankaların tüm işlemleri kayıt altında, çok vergi veriyorlar, çünkü istihdama katkıları çok fazla, çünkü devlete de borç veriyorlar, çünkü… bunun gibi nedenlerle otorite, bankalarla vatandaş arasında kaldığında sessiz duruyor, müdahale etmiyor, ağırdan alıyor…

Bu konuda ben bankaları suçlamıyorum. Kapitalist sistemin acımasız oyuncuları bankalar, onlardan merhamet beklemek abes. Bu konuda müşterilerin sorumluluğu büyük esasında. Yıllık 80 TL ücreti olan kredi kartını kullanmakta ısrar eden, altı ayda bir 29 TL hesap işletim ücreti kesen bankaların kapısındaki, ATM’lerinin önündeki kuyruklar erimedikçe bu bankaların da bu insanlara karşı insaflı olmaları için hiçbir neden göremiyorum…

KKB'nizi mutlaka kontrol edin

Kaybedilen kimlik kötü amaçlı birilerinin eline geçtiğinde kimlik sahibinin hayatını mahvedebilir.

En yaygın kötüye kullanım şekli kimlik sahibi adına bankadan kredi kullanmak yahut kredi kartı almak şeklinde gerçekleşiyor.

Bankaların işlem yaparken dikkate aldığı 3 tür kimlik var, nüfus cüzdanı, ehliyet ve pasaport. Bunların kaybı halinde hemen karakola gidip kaybı rapor ettirmek, kayıp ilanı vermek ve vergi dairesine yazılı bildirimde bulunmak asla ihmal edilmemesi gereken işlemler.

Bu kimlikler kayıp olmasa dahi bilgileri çalınarak sahte kimlik yapımında kullanılabilir. Bu daha da tehlikeli. Yapılan sahte kimliklerle bankalardan kredi almak, kredi kartı çıkarmak adınıza şirket kurmak vb gibi tehlikeli işlemler mümkün.

Sahte kimlikler üzerinden şirket kurulması da görülen bir durum ancak bankalardan kredi ve kartı alımı çok daha sık görülen sahtekarlıklar arasında. Bu yüzden herkesin en azından 3 ayda bir KKB kayıtlarını kontrol etmesini kesinlikle tavsiye ederim.

KKB nedir? Kredi Kayıt Bürosu isimli, bankaların ortak olduğu, bankaların kurduğu bir kuruluştur. Bu kuruluşa bankalar tüm müşterilerinin borç ve ödeme bilgilerini bildirirler. Yakın bir zamana kadar bu bilgileri sadece bankalar görebiliyordu. Bir süredir KKB, bu bilgileri herkesin kullanımına açtı. Yani şu an herkes kendine ait bilgileri görüntüleyebiliyor.
Bankaların internet şubelerinden veya direkt olarak kkb.com.tr sitesine üye olarak kendinize ait bilgileri zaman zaman kontrol etmenizde fayda var. Buradan alacağınız raporda size ait tüm bankalardan kaç tane ne kadar limitli kredi kartı var, adınıza açılmış bir kredi var mı, bankalara borcunuz var mı vb gibi tüm bilgileri kontrol edebilirsiniz, etmelisiniz. Bu kontrolü ayda bir, üç ayda bir yapıp çok geç olmadan, bilginiz haricinde adınıza çıkarılmış bir kredi kartı, kredi var mı öğrenip tedbir almakta kesinlikle fayda var.

Bankalardaki altınlar TCMB'nin altın rezervlerini geçti!

22 tondan 255 tona... 2009 sonunda halkımızın bankalardaki altın hesaplarda sadece 22 ton altın mevcutken, geçtiğimiz yıl sonu itibarıyla bu miktar 255 tonu aştı.

Altın hesaplara olan ilgi görüldüğü üzere çok büyük. Bankalardaki paralara verilen devlet güvencesinin altınlar için de geçerli olması bu ilginin sadece bir sebebi. Diğer önemli bir sebep de bankaların halktan fiziki altın toplama projeleri. Bunlardan başka pek çok nedenden ötürü altın hesaplar yıldan yıla artmakta. Bankalardaki bu altınların parasal değeri ise 20 milyar 912 milyon TL. İşin fevkalade ilginç yanı, bu meblağ Merkez Bankası'nın altın rezervlerini geçti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın yıl sonu itibarıyla altın rezervlerinin değeri 20 milyar 872 milyon TL. Dünyada eşi benzeri olmayan, bize mahsus bir durum olduğunu sanıyorum bu durumun.

Hemen hemen her bankada altın hesaplar mevcut. Bu hesaplara ilgi duyanların banka seçimini dikkatle yapmalarında fayda var. Dikkat edilmesi gerekenler nelerdir? En önemlilerinden bir kaç hususu belirtmeliyim.

En başta geleni hesap işletim ücreti olmayan bir banka seçimi. Yatırım için seçilen bankanın müşterisine müteşekkir olması gerekirken, aksine, bankanın müşterisinden hesap işletim ücreti almasına müsaade edilmemeli.

Hesaplardaki altınları fiziksel olarak müşterisine teslim edebilecek bir bankanın tercih edilmesi önemli. Şu an her banka, hesaplardaki altınları müşterilerine altın olarak teslim edemeyebiliyor. Çoğu banka, hesaplarındaki altınlarını, bu altınların bir kısmını dahi isteyen müşterilerine bunların o anki parasal karşılıklarını verebiliyor sadece.

Yukarıdaki çok önemli iki husustan sonra dikkat edilmesi gereken bir başka önemli husus da altın alım satım fiyatları arasındaki fiyat farkının makul bir seviyede olması gerekliliğidir. Makul seviyeden kastım 50-80 kuruş arası bir rakamdır.

Otoritenin ve bankaların yapması gereken, bu altın hesaplar çığ gibi arttıkça bunların en verimli şekilde nasıl değerlendirileceğidir...

2013'ün ardından katılım bankaları

Katılım bankaları ülkemizde faizsiz bankacılık prensiplerine göre faaliyette bulunan bankalar. Faaliyetteki dört katılım bankasının toplam 965 şubesi ve 16800 personeli bulunuyor. Mevcut 3 kamu bankasının da katılım bankası kurmak için hazırlık yaptıkları biliniyor.

Katılım bankalarının bankacılık sektörü içindeki payları gittikçe artıyor. Aktif büyüklük açısından baktığımızda bankacılık sektörü içindeki payları yüzde 5,5. Kamu bankaları da katılım bankası olarak sisteme dahil olursa katılım bankalarının sektördeki payı ve müşteri tabanı hatırı sayılır ölçüde artacaktır.

Katılım bankaları geçtiğimiz yılı nasıl bitirdiler? Yerlerinin netleşmesi için bazı önemli kalemlerde mevduat bankaları ile katılım bankaları arasında kıyaslamalar yapmakta fayda var.

Katılım bankalarının verdiği kredi miktarı şube başına 74 milyon TL iken bu rakam mevduat bankalarında 91 milyon TL. Kredilerde mevduat bankalarının daha agresif oldukları aşikar. Bu konuda önemli bir husus, geçtiğimiz yıl katılım bankalarının genel olarak kredilerdeki sektör payı düşerken bireysel kredilerdeki payları arttı.

Verilen kredilerin takibe düşme oranına baktığımızda katılım bankalarının verdiği her 100TL’lik kredinin 3,37 TL’sinin takipteki alacaklara düştüğü görülüyor. Mevduat bankalarında bu oran 2,79.

Mevduatlara baktığımızda katılım bankalarında şube başına toplam 68 milyon TL mevduat olduğu görülüyor. Bu tutar mevduat bankalarında 83 milyon TL. Bankaların topladıkları paralarla alakalı iki önemli husus var. İlki, katılım bankalarındaki her 100 TL’lik mevduatın 25 TL’si cari hesaplarda, yani müşteriler bu paralardan kar payı almıyorlar, para sadece bankada muhafaza edilmiş oluyor. Mevduat bankalarında bu oran 18. İkinci önemli husus paraların büyüklüğü ile alakalı. Katılım bankalarındaki toplam mevduatın yüzde 35’i 1 milyon üzeri para bulunan hesapların bakiyelerinden oluşuyor. Mevduat bankalarındaki toplam mevduatın ise yarısından fazlası 1 milyon TL üzeri bakiyesi bulunan hesaplar.
Gelirlere ve karlara bakıldığında katılım bankaları 100 TL’lik özkaynaklarına karşın 14 TL net kar elde etmişler. Mevduat bankalarında bu oran 15’in üzerinde. Mevduat bankalarının karlılık oranları katılım bankalarından genelde daha yüksek gerçekleşiyor. Bu kalemlerdeki ilginç husus, bankaların toplam gelirleri içindeki ücret, komisyon ve bankacılık hizmet gelirleri (BHG) oranları. Katılım bankalarının her 100 TL’lik toplam gelirlerinin 17 TL’si ücret, komisyon ve BHG’den oluşurken mevduat bankalarında bu oran 14.

Yıllar boyunca sektördeki paylarını bir türlü tatmin edici bir şekilde arttıramayan katılım bankalarına kamu bankalarının desteği işe yarayabilir.

Darphane çılgınlar gibi altın bastı

Darphane geçtiğimiz yıl çılgınlar gibi altın bastı, altın üretimi rekor kırdı. İki ayı geçen darphane grevine rağmen yıl genelinde basılan altın miktarı yaklaşık 100 ton oldu. 2012 ve önceki 7 yılın ortalaması 53 ton idi. Darphane gelen sipariş ve talepler üzerine altın basmakta, dolayısıyla bu 100 ton altının hepsi gelen talebi karşılamaya yönelikti.

Fiziki altını seviyoruz. Bu kötü bir şey değil, bilakis, yatırım danışmanları altına yatırım yapılacaksa özellikle fiziki altına yahut arkasında fiziki altın olan varlıklara yatırım yapmayı ısrarla tavsiye ediyorlar. Ancak bizde bir sorun var, fiziki altına yapılan yatırımların çok büyük bir kısmı kayıt dışı kalmakta. Önemli miktarda varlığımız olmasına rağmen resmiyete bunları yansıtamadığımız için tasarruf oranlarımız çok düşük çıkıyor, bu da ülkemizle alakalı tüm raporlamalara olumsuz yansıyor.

Öte yandan, kayıtlı altın tasarrufunun vatanı olan mevduat bankalarındaki ve katılım bankalarındaki altın miktarı 250 tonu aştı. 22 milyar TL üzerindeki değeri bulan bu miktar, olması gerekenin çok altında. Yapılması gereken şudur, bilezik küpe vs gibi takı olarak altın almak isteyen kesime kuyumcular hitap etmeye devam etmelidir. Ancak yatırım amacıyla altın alımlarının bir şekilde kayıt altındaki sisteme kanalize edilmesi elzemdir. Altın birikimlerinin kayıt altına alınması için hem bireyler hem de kurumlar için teşvik edici bir takım düzenlemelerle bu işin önü açılabilir. Katılım bankalarının, altın hesaplardaki miktar kadar fiziki altın bulundurmalarının, altın yatırımcıları için önemli bir tercih nedeni ve güven unsuru olduğunu düşünüyorum. Altın bankacılığı yapan bankaların, istenildiğinde hesaptaki altınları fiziki altın olarak müşterilerine verebilmeleri çok önemli bir merhale olacaktır. Devletin altın hesaplar için garanti kapsamını genişletmesi, altın ile alakalı kamu spotlarının hazırlanması, insanlarda bu konuda bir farkındalık oluşturulması önemli konulardır.

Bir de, darphane altınlarına (çeyrek, yarım tam vs) yatırım yapmanın acıklı bir tarafı var. Bu altınları alanlar piyasanın en insaflı olduğu zamanlarda dahi altının gramını 3-5 lira daha pahalıya satın almış oluyorlar. Klasik altına yatırım yapan bir kitle her zaman olacaktır elbet ama altın yatırımcısı bilinçlendikçe bu piyasada pek çok şey değişecektir.

Taksitle Altın

Kredi kartıyla taksitli alışveriş kısıtlandı bazı sektörlerde. Yılın son günü Resmi Gazete'de yayınlanan yönetmelikle telekomünikasyon, yemek, gıda, akaryakıt ve kuyum sektörlerinde kredi kartıyla taksitli satışlara tamamen son verildi.

Bunun amacı tüketimi borçlanmayı dizginlemek.

“Tüketim” açısından bakıldığında, yukarıda sayılan sektörlerden “kuyum” hemen göze batıyor zaten. Kredi kartıyla altın alımlarında taksiti yasaklamanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Kuyumcudan altın alınır, altın ise yatırım araçları arasında önemli bir yere sahiptir. İnsanların bu enstrümana kredi kartlarıyla taksitli bir şekilde ulaşabilmelerinin önünü kesmeyi doğru bulmuyorum.

Taksitle altın alan insanlar temelde ikiye ayrılıyor.

Bunlardan birisi, altını kredi kartıyla ve taksitle satın alıp, hemen bozduranlar, parasını alanlar. Bunlar kendi kendilerini altın üzerinden, bankayı kredi anlamında kısmen devre dışı bırakarak, kredilendirmiş oluyorlardı. Bu işlemin güncel fiyatlarla kişiye yıllık maliyeti yüzde 10-11’dir. Bireysel ihtiyaç kredisi için bankadan kredi kullananların şu anda katlandıkları yıllık maliyet en düşük yüzde 17’den başlıyor ve yüzde 35’e kadar çıkıyor. Altının bu şekilde devreden çıkarılması tabi ki en çok bankaların işine yarayacak.

Kredi kartıyla taksitle altın alan diğer bir grup ise yatırım amacıyla hareket edenler yahut hediye takı alanlar idi. Bu grubun da sayısının epey fazla olduğu kanaatindeyim. Bu satın alımların “tüketim”le uzaktan yakından bir alakasının olmadığını izaha gerek bile yok. Düğünler için satın alınan faturası yüklü altın alımlarında insanlar kredi kartıyla taksitli alımları sıklıkla kullanıyordu. Bu kapının kapanması insanları başka arayışlara itecektir.

Kuyumculuk sektöründe taksitli satışların yasaklanması sektörde sıkıntılara sebebiyet verebilir.

Düğün ayları gelmeden bu hatadan dönüleceğini zannediyorum.

2014'te ilk 10'a gireceğiz...

En çok altını olan ülkeler listesinden bahsediyorum. Uzun yıllar 100-120 ton arasında seyreden altın rezervimiz altın bankacılığının başlaması ve Merkez Bankası'nın teşvikiyle yastık altından çıkıp kayıt altına girmeye başladı. Epey bir süre sıralamada 29. ülke iken bu gelişmelerden sonra listede hızla yükselmeye başladık. En güncel verilere göre de 503 ton altın rezervi ile dünya sıralamasında 11. sıraya yerleştik. Listedeki ülkelerin altın verilerinde pek değişiklik olmuyor. Elbet altın alıp rezervlerini arttıranlar oluyor, satıp altın miktarını düşürenler oluyor ama bunlar sıralamayı değiştirecek ölçüde ciddi değişiklikler oluşturmuyor. Bizim durumumuz ise ilginç, biz sadece var olan bir kaynağı ortaya çıkarıyoruz, sisteme dahil ediyoruz. Yurt dışından yüklü alımlar yapmadan sadece 'zula'daki altınlarımızı ekonomik sisteme monte ediyoruz. Bu bankalar vasıtasıyla oluyor, kısa sürede altın bankacılığı çok yol katetti, ama daha yolun başındayız. Bu yıl gösterilen performans 2014'te de sergilenirse, ki şüphem yok daha iyisi olacaktır, en çok altını olan ülkeler sıralamasında, önümüzdeki ülke Hindistan'ı geçerek, ilk 10 ülke arasında yer alacağız. Bu iyi bir şey mi, bize ne kazandıracak? Evet bu iyi bir şey. İlla ki ilk 10 arasında olmak gibi bir takıntıya hacet yok, burada önemli olan kör kuyularda, kenarda-köşede atıl vaziyette saklanan değerlerin sisteme dahil olması, kayıt altında olması. Altınlar kayıt altına girdikçe ülke olarak bunları bir varlık, bir değer olarak makro ekonomik verilerde kullanabileceğiz. Finansal sistemin hacminin artmasına, tasarruf oranlarının pozitif yönde etkilenmesine ve daha bir çok kalemde uluslararası rating kuruluşlarının değerlendirmelerindeki kritik noktalarda olumlu destek göstergeler olacaktır altın. Malum, yüksek not alıp yatırım çekebilmek ve uluslararası piyasalardan daha uygun maliyetlerle borçlanabilmek için rating kuruluşlarının notları hayati öneme sahip.
Altın fiyatları artsa da düşse de hepimiz biliyoruz ki biz millet olarak altın almaya hep devam edeceğiz. Nesillerdir süregelen bir alışkanlık bizde altına yatırım, hiç bir zaman cazibesini yitirmedi, yitirmeyecek. Bu zenginliğimizi ekonomik sisteme taşıyabilmek, kayıt altına alabilmek için kafa yormamız gerekiyor.
En çok altını olan ülkeler sıralaması, Aralık 2013:
ABD 8133 ton
Almanya 3387 ton
İtalya 2451 ton
Fransa 2435 ton
Çin 1054 ton
İsviçre 1040 ton
Rusya 1015 ton
Japonya 765 ton
Hollanda 612 ton
Hindistan 557 ton
TÜRKİYE 503 ton
Tayvan 423 ton
Portekiz 382 ton
Venezüella 367 ton
S.Arabistan 322 ton
İngiltere 310 ton
Lübnan 286 ton
İspanya 281 ton
Avusturya 280 ton
Belçika 227 ton

18 Ocak 2014 Cumartesi

Some facts about gold

174 thousand of gold mined since the beginning of civilisation. Two thirds of that amount after the year 1950
Remaining gold amount underground is estimated 51 thousand tons .
If we can melt all the mined golds in the world, it would fit in a 21 cubic meters. That is equivalent to an Olympic pool.
Gold melts at 1064 degrees (celcius) and boiles at 2808 degrees (celcius)
Maximum carat is 24, that is 100% pure gold. There is a very simple way to find out pure gold percentage at different carats: divide the carat by 24, that is the percentage of pure gold. For example, 18 carats/24: 0,75. That means 18 carat gold has 75% of pure gold. 14 carat/24: 0,58. That's right, 14 carat has 58% pure gold. (other is generally silver, copper)
None of gold jewelry is pure gold (24 carat) on the market because 24 carat gold is too soft to be a jewelry.
Turkey and India has the highest carat in gold jewelry:22 carat. 21 carat is common in Middle East. 18 carat is the standard carat for gold jewelry in the world. In the US, 14 is the common carat.
There was no gold production (mining) before the year 2001 in Turkey. In 2011, 25 tons of gold produced in Turkey and the country became the most gold producing country in Euro Zone. Turkey aims to produce at least 30 tons of gold every year.
In Turkey, there are estimated 5000 tons of gold under the bed.
Turkey's official gold reserves are 503 tons. 11th most gold reserve country in the world as December 2013
There are 255 tons gold in gold accounts in banks in Turkey. The value is over 21 billion USD. This amount is 2,5% of total bank deposits.
14 banks collect scrap gold in Turkey, that project is the first and the only one in the world.
Kuveyt Turk Bank sells gold coins from its regular ATMs. This is the first and the only in the world.
Gold Fixing in London began in 1919. London is the center of the gold market. London Bullion Market Association (LBMA) is the most respected association in world gold market. Only 67 gold refinery from 26 different countries are accredited to LBMA and 3 of them are from Turkey.