Okumadan önce, “sürgünle başlayan; gurbette acılar ve yokluklarla dolu bir hayat”ın anılarını okuyacağımı sanıyordum.
Bunlar yok mu? Var elbette; ama her hayatta ne kadar varsa, o kadar var bence. Beklediğim bu ağır dram havası yerine, yaşam sevinciyle dolu bir hayat çıktı karşıma. Zorluklara rağmen hayatı seven; zoraki koşullar sebebiyle de olsa dünya vatandaşı olmuş, son derece donanımlı ve vakur bir İstanbul beyefendisi: “Efendi Hazretleri.”
Ömer Koç’un, “Merhûm Efendi Hazretleri ile 1988 senesinin sonbaharında, daha sonra refîkası olan kadîm âile dostumuz Zeynep Tarzi’nin evinde tanıştım” cümlesiyle başlayan Takdîm yazısı da kitaba çok yakışan, güçlü bir başlangıç olmuş.
Ve bir “keşke”m: 2004–2005 yıllarında, aynı şehirde (New York) yaşadığımızdan haberdar olmama rağmen, Ertuğrul Efendi’yi evinde bir şekilde ziyaret edememiş olmak... Hayatta atmamız gereken adımları, ama küçük ama büyük, ertelemeden atmamız gerekiyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder