22 Ağustos 2025 Cuma

1750 yılının İstanbul'una yolculuk...

 

1750 yılındaki İstanbul’a hoşgeldiniz. 1-2 saatinizi ayırarak 275 sene geçmişe gitmenizi ve dışarıdan bir gözün (İngiliz Charles Fitzroy) size İstanbul’u anlatmasına izin vermenizi tavsiye ederim:

Sokaklarda çalımlı bir şekilde yürüyen Yeniçerilerle gözgöze gelmemeye çalışın, kimseye karşı sorumlu değillerdir, mahallelerden “koruma” adı altında düzenli ödeme –haraç- alırlar,

Size yardımcı olan sokaktaki herkes hemen bahşişle ödüllendirilmeyi bekliyor,

Haftada 1 defadan fazla yıkanmanın sağlık açısından son derece tehlikeli telakki edildiği ve yılda ancak birkaç kez yıkanan batı Avrupalılara İstanbul’daki hamamların çokluğu, insanların buralarda geçirdiği zamanın fazlalığı tuhaf gelecektir,

Bizde çok yaygın ve ölümcül olan frengi hastalığı, burada aşılamanın keşfi sayesinde tehlikesizdir.

Berberler dişçilik ve cerrahlık da yaparlar,

Beyazıt Cami yakınındaki köle pazarının acı verici manzarası… En değerli köleler Ruslar, Polonyalılar ve Çerkezlerdir, gözlerden uzak yerlerde satışı yapılır. 2 bine yakın köle tüccarı Valide Han’da konaklar,

Gemilerle başka ülkelerden gelen mallar kontrol edilir, %3-%5 vergi alınır

Beyazıt Cami yanında –günümüzde de mevcut olan- sahaflar çarşısı vardır. Burası Bizans döneminde de kitap ve kağıt pazarı imiş,

Kahvehaneler esrar içilen, itin uğursuzun yatıp kalktığı, çoğunun sahibinin yeniçeriler olduğu batakhanelerdir,

Aynı işi yapan bir düzine Türk’e vergi nedir diye sorsanız hepsi ayrı telden çalar, genel bir vergi sistemi yoktur, bu durum rüşveti çok yaygın hale getirmiştir,

Yolsuzluğa bulaşmamış hakim –kadı- olduğuna dair söylentiler varsa da…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder